İLHAM KAYNAĞIMIZ
SOKRATES'İN HAYATI, SOKRATES'İN SAVUNMASI, YORUMU VE HAYATI
468 yılının mayıs ayı başlarında dünyaya geldi. İ.Ö. 399 yılında idama mahkum edilerek Atina yönetimince öldürüldü. Atina’nın güneyinde Alopeke’de doğdu. Babasının adı Sophroniscus annesinin adı ise ebelik yapan Phinarete (Ortaya çıkan erdem) idi. Babası ise bir taş ustasıydı. Karısı Xanthippe idi.Sokrates , Anaxagoras’ın bir öğrencisi olan Archlaus’un öğrencisiydi. Bazı askeri hizmetleri oldu.Bir süreliğine devlet işlerine karıştı. Ve bir olayda haklı olan tarafı savunan tek kişi oldu.
KISACA FELSEFESİ ve TARZI
“ Kendini Tanı, evreni tanırsın “ , “ İncelenmeyen yaşam yaşanmaya değmez “ Sloganlarıyla , felsefe tarihine ismini kazıtmıştır. Felsefe kelimesi Platon’un Sokrates’in ağzından dile getirdiği diyaloglarda net bir şekilde tanımlanmaktadır. Bizim Sokrates hakkında sahip olduğumuz bilgiler , öğrencisi Platon ve Xenophon’un eserlerinde gizlidir. Felsefe, Philo Sophia , Bilgeliğe duyulan aşktır. İnsanın kendini tanıması, neden bu dünyada olduğu, ne için yaşadığı , doğrunun iyinin ve güzelin ne olduğuna karşı merakıdır. Aşk ,şölende de bahsedilen üzere sahip olmadığımız şeye duyulan arzudur. İnsan bilgelik öğrenmedikçe , salt maddesel zevklerle mutlu olamaz çünkü neden bir şeylere sahip olması gerektiği , aynı zamanda sahip olanın kim olduğu sorunu ussal bölümünün ihtiyacıdır. Bilgelik aşığı kişi ise filozoftur. Filozofun yaşamında aradığı şeyler vardır. Gerçeği ve doğasını öğrenmek ister. Sokrates hayatını buna adamış , başkalarını da felsefeye teşvik etmek için yaşamış bir filozoftur. Yaşamı felsefesinin kanıtıdır, çünkü bahsettiği bilgelik aşkıydı gerekirse onu aç ve yoksul bırakan, adil ve dürüst yaşamasını sağlayan, cesur bir şekilde gerçekleri reddetmekle , ölüm arasında bir tercih yapması gerektiğinde ölümü seçtiren. Sokrates’in bedeni ölmüştür , ancak o tarihte yaşadı ve yaşıyor. Odur ki ondan sonraki bir çok klasik felsefe akımına, başta Platon, Aristo, Stoacılar, Plotinus olmak üzere, ilham veren. Cesareti ve fedakarlığıyla liderlere yol gösteren. Hiçbir kitap yazmamıştır. Fikirlerine az önce bahsettiğimiz tarihsel kaynaklardan ediniyoruz. Diyaloglar şeklinde (Fikir doğurtma sanatı) kitaplarını hazırlamıştır.
NEDEN YARGILANMIŞTIR?
Sokrates’e yapılan suçlamalar ; Tanrılara inanmadığı ve varolan tanrılar yerine başka tanrılar koyduğu, gençlerin ahlakını bozduğu yolundadır. Peki neden bu şekilde suçlandı? Neden yargılandı. Bunlardan önümüzdeki üç bölümde bahsedeceğiz.
Sokrates ne ilk oldu , ne de son. İnsanları bilinçlenmeye davet etti. Gerçek mutluluğun hazlarda bulunmadığını, hazla, öfkeyle , cehaletle, hırsla, kıskançlıkla birlikte acının geleceğini anlatmaya çalıştı. İnsanları erdemli olmaya ve bilinçlenmeye davet etti. Bütün maddi şeylere sahip olmak için o kadar çok zaman ayırmaktansa, ruhu ilgilendiren, gerçeği anlayabilmek için yapılan eylemlere de bir o kadar zaman ayırmaya davet etti. Düşünmeye ve incelemeye davet etti. Bu tabii ki insanları – başta halkın bilinçsiz olması işlerine gelen devlet adamları, tragedya ve komedya yazarları, ozanları – sinirlendirdi. Ve her dönemde olduğu gibi ondan kurtulmak için suçlandı. Kendi deyimiyle felsefeye karşı o bayat ve yersiz suçlamalarla, dinsizlik ve tanrıtanımazlık.
YARGI AŞAMASI, SUÇLAMALAR ve SAVUNMASI
“ Beni suçlayanlar üstünüzde ne izlenim bıraktı Atinalılar, bilmiyorum. Bense, onları dinlerken az daha kim olduğumu bile unutuyordum, öylesine inandırıcıydı ki konuşmaları. Buna karşılık kesinlikle söyleyebilirim ki, Tek doğru sözcük çıkmadı ağızlarından.”
Sokrates’i suçlayanlar , bu yalan suçlamaları o kadar güzel dille aktarmıştır ki, kendilerini dahi kandırmışlardır.
“Ne var ki Zeus’a andolsun Atinalılar, deyimlerle, özenle seçilmiş sözcüklerle bezeli, ustaca düzenlenmiş sözcükler olmayacak bende duyacaklarınız. Yalnızca doğruyu söyleyeceğim size , hiç kimse başka bir şey beklemesin benden. “
“Gökyüzü olayları üstünde düşünen, yerin altında neler olup bittiğini anlamaya çalışan ve kötü emelleri iyi gibi gösteren, Sokrates adında , çok bilgili bir adamın varlığına inandırdılar herkesi. İşte Atinalılar, asıl korkmam gereken suçlayıcılar, bu söylentileri yayan kişilerdir. Çünkü onları dinleyenler, bu tür işlere girenlerin tanrılara saygısızlık ettiklerini düşünüyorlar.”
Sokrates’i üzen kendisinin suçlanmasındansa, bilim, felsefe işinin suçlanması. Çünkü bunu duyan kişiler önyargılara ve yanlış fikirlere sahip olarak, ilgilenecekleri varsa bile bu önyargılar onlara engel oluyor.
Sokrates’e yapılan suçlamalar aslında yeni değildir. Çok eskilere dayanır. Çünkü bir çok çıkar çevresinin, diyalogları ile, yalancı, bilge görünen bilgisizler, adil ve erdemli görünen ahlaksızlar olduğunu ispat etmiştir.
“ Öğretmenlik işine burnumu soktuğum ve bunun için para aldığım söylendiyse, bu da doğru değil. İnsanları eğitebilmenin güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Ancak bir şey bilmediği halde öğrettiğini iddia eden ve bunun karşılığında para alıp, bir de karşısındakini borçlu hissettiren sofistlerin (bilgici) yaptıkları insanları kandırmaktır.”
“ Peki nereden geliyor sana karşı bu ortalığa yayılan karalamalar ? Başkalarının yaptığından farklı bir şey yapmadıysan neden bu kadar söylentinin odak noktasısın? Şeklinde bir karşı çıkış haklı olurdu. “
“ Böyle adımın çıkmasının nedeni bende bulunan bir çeşit bilgelik. Nasıl bir bilgelik bu? Belki bütünüyle insana özgü bir bilgelik. Oysa az önce bahsettiğim sofistler insanı aşan bir bilgeliğe sahip olduklarını iddia ediyorlar”
“ Şimdi, Atinalılar, mırıldanmaya başlamayın aranızda, biraz övünür gibi bahsedersem kendimden. Çünkü size aktaracağım sözler, benim değil. Ama bu sözleri söyleyen güveninizi hakkeden biri. Delfili Tanrıyı ( Apollon) tanık göstereceğim size bilgeliğimi kanıtlamak için. Çocukluk arkadaşım Khairephon, herkesin yürekli ve dürüst olarak tanıdığı adam,bir gün delfi’ye gittiğinde şu soruyu sormuş biliciye ,dünyada Sokrates’ten daha bilge bir kişi var mı? Pyhtia (Kahin kadın) olmadığını söylemiş ona.
“ Bunu öğrenince kendi kendime düşündüm ‘ ne demek istiyor tanrı? Ben az ya da çok bilge olmadığımı biliyorum. Sonra bu durumu açıklığa kavuşturmak için adı bilgeye çıkmış birinin evine gittim, kehaneti en iyi orada sınayacağımı düşünüyor ve tanrıya “ Bu adam benden daha bilge, oysa sen en bilge benim olduğumu söylemiştin “ demeyi planlıyordum. Adamı derinlemesine sınadım. Bir devlet adamı idi. Onunla konuşurken fark ettim ki özellikle kendine , bilge gibi görünüyordu ama hiç de öyle değildi. O zaman kendinde varolduğunu sandığı bilgeliğin, aslında hiç de var olmadığını gösterdim. Böylece hem onu hem de yanındakilerden bir kaçını düşman ettim kendime. Oradan ayrılırken kendime “ Ben bu adamdan daha bilgeyim. İkimizde güzel ve iyi şeylerden habersiz olabiliriz; ama o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, bense bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Öyleyse ben ondan biraz daha bilgeyim demektir, bilmediğim şeyi bildiğimi sanmadığıma göre.’O adamdan sonra adı birinciden daha bilgeye çıkmış bir başkasına gittim, ama izlenimim hep aynı oldu ve onu da, başka bir sürü insanı da kendime düşman ettim.”
“ Tanrıya hizmet etmek için , Devlet adamlarından sonra Tragedya yazarlarına gittim. Kendi yazdıkları şiirler hakkında bile bir şey bilmediklerini gördüm. Kılavuzlarının bir tür iç güdü, olduğunu anladım. Ve şiir yetenekleri nedeniyle insanların tüm geri kalanlarından daha bilge olduklarını sandıklarını, üstünlük yanılgısı içinde olduklarını gördüm”
“ Sanat adamları da şairlerle aynı yanılgı içinde idi”
“ Beni bu kanıtlamalar sırasında izleyen gençlerde aynı işe koyuldu. Ve hiçbir şey bilmediğini ispatladıkları kişiler, benden ve felsefeden, kendi gururlarını temizlemek için nefret etti. Ve felsefeye karşı o bayat suçlamaları sıraladı; Gökte ve yerde olup biteni anlamaya çalıştığımı , tanrılara inanmadığımı ve kötüyü iyi gibi göstermeye çalıştığımı...”
Sokrates daha sonraki bölümde Meletos’un suçlamalarını reddediyor ve bunların mantıksızlığını ispatlamaya çalışıyor. Kendisinin tanrılara inandığını ve gençlere kötü şeyler öğretmediğini, bunun örneğinin bulunmadığını ve Sokrates’le tanıştıktan sonra bozulan bir insanı buraya tanık olarak getiremeyeceğini çünkü böyle birinin var olmadığını söyleyerek devam ediyor ;
“ Aslına bakarsanız Atinalılar , sizi inandırmak için şimdiye dek söylediklerim yeterli. Ama bana düşman olanlar hem güçlü hem de kalabalık. Ve eğer hüküm giyecek olursam, başıma gelecek olanlara ne Anytos ne de Meletos neden olacak, yalnızca şu kalabalığın kara çalmaları ve kıskançlığı neden olacak; bugüne dek bir sürü iyi insanın ölümüne neden oldular, daha çoğunun da olacaklar; kötülüğün benimle sona ermesi pek de olası görünmüyor.”
“ Ama biri çıkıp da , peki Sokrates bugün seni ölüm tehlikesiyle karşı karşıya getiren bir yaşam biçimini seçtiğin için utanç duymuyor musun ? , derse... Yanıtım şu olur “ Dostum yanılgı içindesin, az çok değerli bir adamın, ölme ya da yaşama olasılıklarının hesabını tutması gerektiğini düşünüyorsan eğer! Ne yaparsa yapsın tek şeye bakmalıdır insan, doğru mu yanlış mı yaptığını, yürekli bir adam gibi mi , korkak gibi mi davrandığına. İşte Atinalılar doğru davranış kuralı budur, bir görev seçen herhangi biri, tehlikesi ne olursa olsun o görevde kalmalı, ölümü yada başka bir yıkımı düşünmemeli, her şeyden önce onurunu gözetmeli. “
“ Hadiste neler olup bittiğini yeterince bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Buna karşılık kötülük etmenin utanç verici olduğunu biliyorum. Öyleyse kötülük olduğunu bildiğim şeylerden korkarım, ancak iyilik olup olmadığını bilmediğim şeylerden ne korkarım ne de kaçarım. “
“ Diyebilirsiniz ki seni tek bir şartla aklarız. Bir daha felsefeyle uğraşmayacaksın., Atinalılalar size karşı minnet duyuyor ve sizi seviyorum , ancak içimde tek bir yaşam soluğu kaldığı sürece felsefe yapmaktan, sizi doğru yola sokmaya çalışmaktan ve öğüt vermekten vazgeçmemi beklemeyin benden. Rastladığım herkese söylemeyi alışkanlık edindiğim şeyleri söyleyeceğim ‘ Sen, Kusursuz adam, yüzün kızarmıyor mu tüm çabalarını olabildiğince çok para biriktirmeye, şan şöhret kazanmaya ayırdığın için? Durmaksızın gerçeği arayıp aklını ve ruhunu geliştirmeye çalışman gerekirken, ne zahmet edip özen gösteriyorsun buna ne de kaygı duyuyorsun. Onca değerli bir şeye bunca az değer verdiği için utanmasını söyleyeceğim. Gerçekten de başka hiçbir amacım yok, sokaklarda gezip, genç yaşlı hepinizi, bedene ve zenginliğe öncelik vermemeniz, ruhunuzu geliştirmek için de bir o kadar çaba harcamanız gerektiğine inandırmaktan başka. Bir kez daha tekrarlıyorum zenginliklerin insanı erdemli yapmadığını , tersine zenginlikler ve her türlü iyiliğin erdemden doğduğunu, ister söz konusu devlet ister kişiler olsun. Anytos’u dinleyin yada dinlemeyin, bin kez ölecek olsam bile yapacağım iş budur. “
“ Aslına bakarsanız beni öldürünce bana değil kendinize kötülük yapacaksınız. Komik ama ben bir atsineğine benziyorum. Atinalılar, sizi rahatsız ediyorum, sizi düşünmeye ve erdemli olmaya çağırıyorum. Ancak siz de derin bir uykudasınız. Ama belki de , uyuklarken uyandırılan insanların sabırsızlığıyla bir şaplak vurmayı yeğleyebilir, beni öldürebilirsiniz. O zaman yaşamınızın geri kalanını uyuyarak geçireceksiniz. Kente gerçekten tanrının gönderip göndermediği bir kişi olduğuma gelince, buna en büyük kanıt benim yaşamımdır. Bütün işlerimi bırakıp bir dost, bir baba bir ağabey gibi sizi erdemli olmaya çağırmam, ve kendimle ilgilenmemem ve yoksulluğumdur.”
“ İçimde bir ses ne zaman yanlış yapmaya kalkışsam beni durduran bir sesti. Politikaya genç yaşta girmemi engelleyen de bu oldu. Ve hiç kimse canını kurtaramaz adil olursa bu halk meclisine karşı”
“ Bu kadar yeter, ey yargıçlar; kendimi savunmak için aşağı yukarı söyleyebileceklerim bunlar. Kendimi acındırmak, söylediklerimden kaçmak ve sızlanmak bana yakışmaz. Dürüstlüğe doğruluğa ya da kutsal inançlara aykırı olacağını düşündüğüm bir şey beklemeyin benden.”
SUÇLU BULUNDUKTAN SONRA SUÇUN BELİRLENMESİ AŞAMASI
Sokrates 30 oy gibi az bir farkla suçlu bulunur. Bundan sonra cezanın belirlenmesi aşamasında şu konuşmalar geçer;
“ Bu karara öfkelenmiyorsam Atinalılar, bunun nedeni bekliyor olmamdır. Beni şaşırtan az bir oy farkla suçlu bulunmam.”
“ Hepinize tek tek hizmetlerin en büyüğü gibi gördüğüm hizmeti vermek dışında hiçbir iş yapmak istemedim. Ve hepinizi tek tek, kentin işleriyle ilgilenmeden önce kendinizle ilgilenmeye, erdemli ve bilge olmaya çağırdığım için, Ne hak ediyorum böyle davrandığım içim? Bence bir ödül. “
“ Kimseye zarar vermediğime kesinlikle emin olduğuma göre cezalandırılmayı hak ettiğimi söyleyip kendime bir ceza önermek istemedim. Neden korkayım ki? Meletos’un önerdiği cezayı çekmekten mi? Bunun iyilik mi yoksa kötülük mü olduğunu bilmediğimi söylediğime göre “
“ Belki de biri şöyle diyebilir , ne var ki Sokrates , dilini tutup otursan, yaşayamaz mısın sürgünde? İşte aranızdan bazılarına anlatılması en zor şey bu. Çünkü bunun tanrının sözünü dinlememek olduğunu ve bu yüzden rahat durmadığımı söylediğimde , bana inanmayacaksınız. Size bir insan için en büyük mutluluğun erdem konusunda söyleşmek, kendini ve başkalarını sınamak olduğunu söylersem, araştırmasız bir yaşamın, yaşanmaya değmediğini savunursam daha da az inanacaksınız bana. “
Sokrates , ancak az miktarda sahip olduğu parayı önerebiliyor ceza olarak.
ÖLÜME MAHKUM EDİLDİKTEN SONRAKİ KONUŞMASI
Sokrates suçlu olduğunu reddettiği için bu kez daha büyük bir oy farkıyla ölüme mahkum edildi. Ve yargıçlara , cezanın belirlenmesinden sonra şu konuşmaları yaptı;
“ Bakın , az daha sabredemediğiniz için Atinalılar, neler denecek sizin için: Kentimizi kötülemek isteyenler bir bilgeyi öldürttüğünüzü söyleyerek sizi kınayacaklar ve sizi utandırmak için – öyle olmadığım halde – bilge olduğumu söyleyecekler. Biraz daha bekleseydiniz, istediğiniz kendiliğinden olacaktı. Yaşımı görüyorsunuz, hayli ilerledi...”
“ Pişman değilim, kendimi böyle savunup ölmeyi , aşağılık şeyler yapıp yaşamaya yeğ tutarım. “
“ Ne var ki Atinalılar ölümden kurtulmak değildir belki de zor olan ; Kötülükten kaçınmak çok daha zordur. Çünkü ölümden hızlı koşar kötülük. Ben sizin tarafınızdan ölüme mahkum edildim, onlarsa gerçek tarafından kötü ve suçlu olmaya mahkum edildi.”
Sokrates ölümün iyi bir şey olduğuna dair nedenler sunar. Ölen kişi hiçliğe dönüşüyorsa bunda korkulacak bir şey yok , çünkü bir şey hatırlamayacağız. ( Diğer diyaloglarda bu fikri değil ikinciyi gerçekler. Bkz. Phaidon) “ Eğer Ölüm buradan başka bir yere geçmek gibiyse, ondan korkmuyorum çünkü iyi insanlar için iyi bir şeydir.”
“Siz de yargıçlar , iyi umutlar beslemelisiniz ölüm karşısında. İyi insana, ne bu yaşamda ne de ölümden sonra hiçbir kötülük gelmez, Tanrıların onun yazgısına kayıtsız kalmayacağı gerçeğini aklınızdan çıkarmamalısınız.”
“ İşte kalkıp gitme zamanı geldi, ben ölmeye , siz yaşamaya. Hangisi daha iyi ? Kimse bilemez bunu, tanrı dışında. “
ÖLMEDEN ÖNCE GEÇEN KONUŞMASI
Sokrates ölüme mahkum edildikten bir ay sonra ancak infazı gerçekleşebilir. Çünkü o sırada kutsal bir bayram nedeniyle infazların gerçekleşmesi yasaktır. Sokrates’in yönetimde bir çok dostları olması ve onların Sokrates’i kaçırmayı teklif etmelerine rağmen Sokrates kaçmayı – fikirlerinden kaçmayı – tercih etmez. Onun için gerçeklerin yaşaması kendisinin ölmesinden daha yeğdir.
Ölmeden önceki konuşmaları , sohbetleri , Platon’un “ Phaidon “ isimli eserinde genişçe anlatılmıştır;
“Sokrates’e pek bakmayın , daha çok hakikatle ilgilenin”
Sokrates kitabın büyük bölümden ölümün aslında ruhun tenden ayrılmasının, yaşamın ise tekrar ruhun tene girmesi olduğunu , mitos ve kanıtlarla uzunca anlatır. Sıcaktan soğuğun, yazdan kışın doğması gibi, ölümden de yaşam doğar. Yaşam bitince ölüm, ölüm bitince yaşam doğar, kış bitince yazın, yaz bitince de kışın doğması gibi. İnsandaki ölümsüz ruh ise hep vardır. Son sözlere gelince ;
“.... Sokrates içeride çok kalmıştı. Yıkanıp geldikten sonra oturdu; bundan sonra konuşma pek kısa sürdü , çünkü On birlerin uşağı önüne dikildi. Uşak : Sokrates, dedi , başkalarına ettiğim sitemi , doğrusu , sana edemem “ Hakimlerin buyruğu bu zehri içeceksiniz “dediğim zaman bana kızıp gücenirler, lanetlerler. Başka fırsatlarda olduğu gibi , onların aksine olarak, senin en yiğit, en yumuşak huylu ve şimdiye kadar buraya gelenlerin en iyi olduğunu görüyorum. Haydi, Allah’a ısmarladık , alın yazın ne ise o olur , elinden geldiği kadar tahammüllü ol. ( Döner Dönmez , gözlerinden acı yaşlar döküldü, uşağın) “
Herkes ağlıyordu. Sokrates onlara kızdı. Ölürken uğurlu sözlerle ölmek gerek- dedi. Sonra hiç benzi solmadan , korkmadan, tereddüt etmeden zehri içti. Son sözleri “ Asklepios’a bir horoz adadık, onu yerine getirmeyi unutma.“ idi.
SONUÇ
Sokrates; İnsanlık için yaşamış, ve insanlık için ölmüş bir adam. Kendisi kabul etmese de belki de gerçekten bir bilge. Gerçeği savunmuş, erdemleri savunmuş kendi deyimiyle uyuyan insanları bir at sineği gibi rahatsız etmiş bir kişi. Uyandırmak için. Mağaradan çıkarmak için. Aklı ve bilgiyi savunmuş , cehaleti, tutkuların kölesi olmayı reddetmiş bir kişi. Kanılarımız , belki de yarım yamalak bildiğimiz şeylere , eminmişizcesine, mutlak bilgilermiş gibi, olmadığımız halde bilge gibi davranmamıza karşı çıkmış bir kişi.
Büyük bir yaşam ve büyük bir ölüm. Kaçmak, fikirlerinden ve görevinden , tanrıyı reddetmekti ona göre. Ancak dinsizlik, tanrı tanımazlıkla suçlandı yine de , bile bile. Yine kendisinin söylediği gibi ondan önce ve sonra bir çokları, Giordano Bruno lar, Seneca’lar, Platon’lar mahkum edildi, yakıldı, öldürüldü. Ne için mi? Yalnızca hırs , menfaat, ve cehalet için. “Dünya yuvarlak , Kendini Tanı, Hükümdar olamazsın çiftçi ol daha iyi dedikleri için” asıldılar, kesildiler, kovuldular. Ancak “ Kötülük benimle sona erecek gibi gözükmüyor (Sokrates’in Sav. ) “ dediği gibi bitmedi. Ve kötülük ölümden daha çabuk yayılır, Antik ozan hesiodos’un Mısraları ile, Aşağılık olan kolaydır, dümdüzdür yolu , o yüzden kolay ulaşılır ona, ancak erdemle ve üstünlükle alın teri koymuş tanrılar aramıza, sarptır ona giden yol, ancak bir de ulaştın mı kolaylaşır her şey (Theogenia). Bu Sokrates’in Savunması değildir , çünkü Sokrates kendini değil, insanlığı, cehalete karşı düşünmeyi ve akıl yolunu, haksızlığa karşı adaleti, bağnazlığa karşı bilimi ve bilgiyi, korkaklığa karşı cesareti ve erdemleri, sahtekarlığa karşı dürüstlüğü savunmuştur. Sokrates’in Savunması’dır çünkü bu savunmayı insanlık adına o üstlenmiştir, ve kendi için değil bilgelik için yaşamış ve ölmüştür.
Kaynaklar
1- Eflatun , Phaidon MEB. Yayınları
2- Eflatun, Sokrates’in Savunması K, Kitaplığı
3- Eflatun , Şölen MEB yayınları
4- Eflatun Devlet , Yapı kredi Yayınları
5- Sokrates, Düşüncenin Ustaları, Altın Kitaplar
6- Tanıklarla Sokrates, Sinan Özbek , Telos Yayınları